Sabiha Gökçen Havalimanı ihalesine damgasını vuran Limak Holding Yönetim Kurulu üyesi Ebru Özdemir’le 14 saat süren ihaleyi, iş hayatını, sanatı ve Fenerbahçe’yi konuştuk
SORU - CEVAP’IN KONUĞU LİMAK HOLDİNG YÖNETİM KURULU ÜYESİ EBRU ÖZDEMİR Soru Cevap? - Devrim Sevimay
3N1K
Mühendishane gibi bir aile
KİM: Ebru Özdemir 33 yaşında. Ankara’da doğdu. Anne tarafından Isparta, baba tarafından Diyarbakırlı. Annesi de babası da makine mühendisi. Hatta amcaları, dayısı, kardeşi de mühendis. Kendisi de TED Ankara Koleji’nin ardından 1995’te Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. İki yıl New York’taki Fordham Üniversitesi’nde işletme mastırı yaptı. 1997’den itibaren babası Nihat Özdemir’in Sezai Bacaksız’la ortak kurduğu Limak’ta çalışıyor. Limak Şirketler Grubu’nda proje finansmanı, stratejik planlama ve iş geliştirme konularında uzmanlaşan Özdemir, Limak Yönetim Kurulu Üyesi. Ebru Özdemir, FB Kulübü Başkanvekili olan babası gibi koyu Fenerbahçeli.
NEDEN: Geçen haftaya bir ihale ve iki kadının ismi damgasını vurdu. Biri Sabiha Gökçen, diğeri Ebru Özdemir... Ebru Özdemir, 1.9 milyar euro’luk Sabiha Gökçen Havalimanı ihalesinin stratejisini belirleyen isim. Babası Nihat Özdemir’in kulağına her fısıldadığı taktik onları ihalenin sahibi olmaya götürdü. Şimdi herkes bu genç iş kadınını merak ediyor: Ebru Özdemir kim?
NE ZAMAN: 13 Temmuz, Cuma günü.
Türkiye sabah 10.00’da başlayıp ertesi gün 00.14’te biten başka bir ihale görmedi herhalde değil mi? Evet ilk kez, fakat ben o kadar zaman geçtiğinin farkında bile değildim. İhale Komisyonu Başkanı "Ertesi gün oldu" deyince saate baktım. Özellikle pazarlık aşamasının başladığı andan itibaren saati tamamen unutmuşum. Sabaha kadar da sürse benim için hiç fark etmezdi.
Nasıl oluyor bu? Ben son 100 metreciyim. Yarışın son 100 metresine girildiğinde hep enerji bakımından daha güçlü oluyorum. Üniversite sınavında dahi bu böyleydi. Ayrıca zaten insan sevdiği bir işi yaparken çok da fazla yorulduğunu hissetmiyor.
14 saat nasıl geçti? Biz oraya 30 kişi gittik. Çünkü bir daha kimseyi kapıdan almıyorlar. Bir kere girdiniz, girdiniz. Kapıdan çıkmak yok, telefon yok, telefonlarımız kapıda teslim. Ama bizim için asıl sıkıntı Hintli ortaklarımızın çoğunun vejetaryen olmasıydı. O yüzden bunu ihale komisyonuna önceden faksla belirttim; "Lütfen onlara göre de yemek çıkarın" diye.
Yani çok da mahrumiyet içinde değildiniz?.. Yoo, çok güzel sandviçler, meyve ikramları, pastalar vardı. Gayet iyiydik, keyfimiz yerindeydi.
Peki ihale başladı ve herkes fiyat artırıyor; o sırada hırsa kapılıp sınırı aşma olasılığı ne kadar? Bizim için böyle bir olasılık hiç yok. Son zamanlarda o kadar ihaleye girdik ki, hiçbirinde kendi belirlediğimiz sınırı aşmadık. Hele babam için böyle bir şey hiç mümkün değil.
Tabii orada sadece para yarışmıyor, sinir harbi de yapılıyor değil mi? Elbette, zaten ben onun için sürekli teklif mektupları dolduruyordum. Hani biz hâlâ artırabiliriz diye...
Vücut dilinin bir etkisi oluyor mu? Oluyor, mesela biz heyecanlansak bile hep içimizde tuttuk, hiç göstermedik. Hep sakin konuştuk. Çünkü eğer kendi rakamınızda son noktalara yaklaşıyorsanız o zaman sıkıntıya giriyorsunuz ve onu belli etmemek lazım.
Mola almak dezavantaj mıdır? Biz hiç tereddüt etmeyiz, konuşacaksak ve ortamdan rahat değilsek hemen mola alırız. Çok mola alarak da ihale kazanan çok firma vardır.
İçeriden alınan bütün fotoğraflarda siz babanıza fısır fısır bir şeyler derken görünüyorsunuz; ne konuşuyorsunuz? Her turda zarfa bir rakam yazılıyor, ne yazalım diye konuşuyoruz. Çünkü ortaklarımızla araya oturduğum için iki tarafa da ben anlatıyorum. Sesli konuşursanız da duyuluyor. Baktık olmuyor, kâğıtlara yazıyoruz.
Rakipler azaldıkça siz de kendi sonunuza doğru gelmiş oluyorsunuz tabii; nedir o anki hisler? Tam anlamıyla "mixed feelings..." Çok karışık duygular... Herkes azaldığı için seviniyorsunuz, ama o sırada biz de kendi rakamlarımıza yaklaşıyoruz.
Bu ihaleyi ucuza aldığınızı söyleyenler kadar fazla para verdiğinizi söyleyenler de var; hangisi doğru? İkisi de değil. Birincisi 37 turda belirlendi. İkincisi biz bu sektöre mutlaka girecektik ve eğer bunun için risk almak gerekiyorsa biz bunu Sabiha Gökçen’le yapmayı istedik. O yüzden biz bunun uygun bir fiyat olduğuna inanıyoruz.
Bu ihaleye yatıracağınız parayı ne kadar zamanda geri kazanacaksınız? Valla zor bir proje. Bütün risk bizde. Bizim 2014’te 10 milyon yolcuya ulaşmamız lazım. Ulaşamadığımız takdirde sıkıntılı durum başlıyor. Çünkü diğer gelirler yolcu dışında çok minimal.
Ama Sabiha Gökçen’in yerini bile bilmeyenler o kadar çok ki? Oysa çok kolay. Mesela bizim ofis karşı tarafta olmasına karşın ben hep Sabiha Gökçen’i tercih ediyorum. Çünkü giriş çıkış çok rahat. Fiyatlar ucuz. İnerken binerken zaman kaybı olmuyor. Ama tabii tanıtım yapılmayınca bilinmiyor. Bir de sefer sayısı ve hattı çok az. Biz bunları çözünce herkes Sabiha Gökçen’in yerini öğrenmiş olacak. Herkes borç vermek istiyor
İhalenin finansmanını nereden karşılayacağınıza karar verdiniz mi? O kadar çok arayan var ki. Gerek size sermaye verelim diyen çok büyük yabancı firmalar var, gerek size borç verelim diyenler. Bildiğiniz bütün Türk ve yabancı bankalar da var, bilmedikleriniz de... O yüzden şimdi biraz durup kararımızı sonra vereceğiz.
Kadınlar konusunda ayrımcıyım Sizde öne çıkan hangisi; milliyetçilik, cumhuriyetçilik, demokratlık, liberallik, hangisi? Bunların hepsinden var, ancak siyaset konuşmak yerine şunu söylemeyi tercih ederim: Ben bir kadın ayrımcısıyım. Bu bir pozitif ayrımcılık tabii. Mesela iki kişi işe başvursa, ben kadın olanını tercih ederim. Zaten daha çok kadınlarla çalışırım. Bir öğrenci okutacaksam kız öğrenci olması benim için daha önemlidir. Bu konuda çok netim.
MÜZE
Ankara’ya çağdaş sanat müzesi kuracak Çağdaş sanat koleksiyonerliğimi bir ileriki safhaya taşımak istiyorum. Aklımda Ankara’ya yakışır bir müze projesi var. İstanbul’da en son Santral İstanbul açıldı. İstanbul Modern var, Pera Müzesi var, Sabancı var. Ama çağdaş sanat açısından Ankara’da ciddi bir müze eksikliği bulunuyor. Uzun vadede böyle bir müze yapmak amacındayız.
RESİM
Modern Türk resmi koleksiyonu var Annemle babamın ilk cumhuriyet ressamlarından bir tablo koleksiyonları vardı. Ben de önce o ressamlarla ilgilendim, ama sonra çağdaş Türk ressamlarını keşfettim. Şimdi onların eserlerinden oluşan yaklaşık 100 tabloluk bir koleksiyonum var. Hemen ilk aklıma gelenleri Mübin Orhon, Canan Tolon, Ergin İnan, Kemal Önsoy, Leyla Gediz... Ayrıca her yıl mutlaka Basel, Londra ve İspanya’da düzenlenen modern resim fuarlarına giderim.
MÜZİK
Hem Wagner dinlerim hem de Tanju Okan Opera ve klasik müzik dinliyorum. Almanya Bayreuth Wagner Opera Festivali ve İngiltere Glyndebourne Opera Festivali’ne gidiyorum. En favori bestecim her zaman Wagner’dir. Tabii bunun yanında Türkçe müzik de dinliyorum ve çok da seviyorum. Hatta elimden geldiğince eski 33’lükler ve 45’likler topluyorum. Zeki Müren, Orhan Gencebay, Ajda Pekkan, Cem Karaca, Barış Manço, Müzeyyen Senar, Tanju Okan, Sezen Aksu, Hümeyra ve şimdi adını sayamadığım birçok 33 ve 45’liğim var.
FİLM
Törene bir saat kala kıyafet yetiştirdik İyi bir film seyircisiyim. Senelerdir yurtdışı dahil pek çok film festivalini takip ediyorum. Ankara’daki film festivalinin de başkente yaraşır bir şekilde olması bizim için çok önemliydi. Dolayısıyla bu yıl festivale maddi, manevi destek verdik. Limak çalışanları günlük işlerinin üzerine bir de gönüllü olarak festivalde çalıştı. İki yabancı konuğun bavulları gelmeyince, açılış törenine katılabilmeleri için törene bir saat kala gidip kıyafetlerini bile aldık. Tüm organizasyonun her safhasındaydık ve bunları da hep severek yaptık. Bu desteğimize ileride de devam etmek istiyoruz.
FUTBOL
’Hintli ortaklarımızı bile Fenerli yaptık’ İhalelerdeki Fenerbahçeli yoğunluğuna ne diyorsunuz? "Başarılı olanlar hep Fenerbahçeli oluyor" diyoruz. Fenerbahçe ve başarı el ele... (Bunları son derece keyifle gülerek söylüyor)
Sizin kazandığınız ihalede elenenlerden biri de koyu Galatasaraylı patronlardan Karamehmet’ti; bu size bir taraftar olarak zevk verdi mi? Ayrı bir zevk verdi. Zaten biz Hintli ve Malezyalı ortaklarımızı bile Fenerbahçeli yaptık. Artık onlar da Fenerli.
Roberto Carlos mu, Sabiha Gökçen mi? Hangisini almak sizin için daha önemli? İkisi de çok önemli, karşılaştırma yapamam.
Peki ya Carlos’la bile UEFA Kupası’nı alamazsanız ne olacak? Bence kesin olacak. Almamız şart. İçimde böyle bir his var ve herkes buna inanıyor. Bu yıl hem Limak hem de Fenerbahçe için çok şanslı bir yıl olacak.